“Ruhları besleyen ve zihni dinç tutan tek şey egzersizdir.”
Marcus Tullius Cicero
Çocuklarımızın gelişiminin her aşamasından sorumluyuz. Onların bilişsel, ruhsal ve fiziksel becerilerini geliştirmek için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışırız. Her şeyin en iyisini kendisi için isteyen insanoğlu çocuk sahibi olduktan sonra en iyiyi çocuğu için ister. Bununla birlikte kendisi için yaşadığı endişeleri çocuğu için yaşamaya da başlar. Ailenin sahip olduğu sorumluluk bilinci ve beklentileri çocuğunu yetiştirirken endişelerini giderecek yollar aramasını teşvik eden en geçerli sebeptir. Bu sebeplerle yola çıkan ebeveynleri, çocuğunun gelişimi için her açıdan bir bütün olarak desteleyecek kavramın adı ise ‘Spor’ dur.
Bizler belli bir zamanda belli bir sosyal ve kültürel ortamda doğar ve sosyalleşme süreci içerisinde çevreye ve topluma uyum çabası gösteririz. Bu çaba önce aile sonra okul daha sonra meslek ortamı içinde devam eder. Doğduğumuz andan itibaren zihinsel gelişim ile fiziksel gelişim paralel bir süreçle gerçekleşir. Bu süreçte fiziksel gelişim zihinsel gelişimi destekler ve erken dönemde ne kadar çok uyarıcı ile beyindeki nöronları aktive edersek, ilerleyen yaşlarda beyin canlılığını koruyarak, mevcut kapasitesini o ölçüde genişletebilir. İşte bu yüzden çocukluğundan itibaren sporun içinde olan bireyler, yeni şeyler öğrenmede ve vücutlarını etkili ve verimli kullanmada daha yetenekli olurlar. Bununla birlikte insanların başarılı olma ihtiyacı psiko-sosyal gelişim içerisinde kişinin kendine olan güvenini kazanması veya tazelemesi açısından önemlidir. İşte kişinin burada kendini başarılı kılabilmesinin en kolay yollarından biri yine spor sayesinde sağlanabilmektedir. Sporu, sadece fiziksel bir takım faaliyetler bütünü olarak düşünmemek, aynı zamanda ferdin sosyal, duygusal ve toplumsal bakımdan da gelişmesini sağlayan önemli bir sosyal olgu olduğunu unutmamak gerekir. Bu konuda yapılan araştırmalarda spor yapanların spor yapmayanlara göre daha canlı, dışa dönük, daha çalışkan, daha sabırlı, toplumsal ilişki kurmaya daha hazır, yeni bir duruma uyum sağlamada daha iyi, duygusal yönden daha dengeli oldukları bulunmuştur.
Kişilik ve spor arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmacılar, sporun bireyin kişiliğinin gelişmesinde ve sosyalleşme sürecinde önemli bir rol aldığını ortaya çıkarmışlardır. Ayrıca yapılan birçok çalışmanın sonucunda, sporun sadece kişilik gelişiminde değil, benlik saygısı gelişiminde ve bireyin ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyen kaygı, depresyon gibi olumsuz etkenler üzerinde de olumlu etkilerinin olduğu belirlenmiştir. Yine yapılan bir çalışmanın sonunda, sportif faaliyetlere katılmanın bedene olan ilgiyi artırdığını, ergenin psikolojik ve toplumsal gelişimini olumlu yönde etkilediğini ve beden imajından doyum sağladığını saptamıştır. Bedenden sağlanan doyum düzeyi ile ergenin kendine güveni ve kişilerarası ilişkiler arasında bağıntı vardır. Spor yapmak, bedensel etkinlikte bulunmak, bedeni eğitmek, değişen bedeni kabul etmedeki zorlukları gidererek kişinin değişen bedenine uyum sağlamasını kolaylaştırır. Bedensel iyi oluş kişinin öznel iyi oluşunun temeli, yaşam doyumuna ulaşmasının anahtarı; öznel iyi oluş ise mutluluğunun tanımıdır.
Günümüzde insanların fiziksel, duygusal, bilişsel ve toplumsal bakımdan gelişiminde, grup çalışmasının kolaylaştırılmasında, karşılıklı dayanışmanın sağlanması ve toplum üyeliğinin kazandırılmasında spor olgusunun etkisi olduğu gerçektir. Sporun, özellikle genç nesillerin yapıcı, nitelikli, yaratıcı, milli birlik ve beraberlik duygusu ve davranışı yüksek bir biçimde yetiştirilmeleriyle ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmaya önemli katkıda bulunacağı aşikardır. En büyük katma değeri ise mutlu gençlerle beslediği geleceğimizde olacaktır.