Category

BLOG

Category

DEHB’NİN BELİRTİLERİ

 

 

Aşağıdaki belirtiler DEHB’nin göstergeleri olabilir.

Dikkat Eksikliği ile İlgili Problemler

  • Detaylara çoğunlukla fazla önem vermez ya da dikkatsizce hatalar yapar.
  • Görevlerde ve oyunlarda dikkatini toplama sorunu yaşar.
  • Kendisiyle doğrudan konuşulduğunda, dinlemiyor gibi görünür.
  • Talimatları sonuna kadar dinlemez, bu yüzdende ev ödevlerini tam olarak yapma konusunda yetersizdir.
  • Görevleri ve aktiviteleri organize etme konusunda zorluk yaşar.
  • Sürekli zihinsel çaba gerektiren işlerle ilgilenmekten kaçınır, bu tür işleri sevmez ya da isteksiz davranır.
  • Görevler ya da aktiviteler için gerekli olan malzemeleri sık sık kaybeder.
  • Dış uyarıcılar dikkatini kolaylıkla dağıtabilir.
  • Gündelik olarak yapması gereken işleri unutabilir.

 

Dürtü Kontolü Problemleri

  • Daha sorular tam olarak tamamlanmadan cevapları söyler.
  • Sırasını bekleme konusunda sıkıntı yaşar.
  • Konuşma ya da oyun oynama esnasında sık sık araya girer.

 

Hiperaktivite

  • Elleri ve ayakları sürekli hareket halindedir ya da oturduğu yerde kıpırdanır.
  • Oturması gereken zamanlarda sürekli ayağa kalkar.
  • Koşmanın ya da tırmanmanın uygunsuz olduğu durumlarda bile, sürekli bu davranışları sergiler.
  • Bazı işlerle sessiz bir şekilde ilgilenme konusunda problem yaşar.
  • Çok fazla konuşur.
  • “Motorla çalışıyormuş” gibi hareket eder ve sessiz sakin kalamaz.

 

 

 

Kaynak: Diagnostic and Statis tical Manual of Mental Diorders, 4. Bs., Amerikan psikyatri Birliği, 2000.

ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN ÇOCUKLARA ÖĞRETİM

 

Öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin cesaretlerinin kırılmasının ve öğrenme sürecinden soğumalarını önlemek için teşhis çok önemlidir. Bu tür öğrenciler neden böyle problemler yaşadıklarını anlamazlar ve “öğrenilmiş çaresizliğin “ kurbanı olabilirler. Bu durum ilk olarak hayvanlar üzerinde yapılan öğrenme ile ilgili deneylerde ortaya koymuştur. Hayvanlar kontrol edemedikleri cezalar aldıkları durumlar içine konulurlar. Sonrasında ise üzerlerinde kontrol mekanizması kalktığında bile, içinde bulundukları durumdan kurtulmak için herhangi bir çaba sarf etmezler. Öğrenme güçlüğü çeken öğrenciler de kendi öğrenme süreçlerini kontrol edemediklerine veya geliştiremediklerine inanırlar. Bu, güçlü bir inançtır. Öğrenme süreçlerinde fark yaratacak durumlar keşfetmeye çalışmazlar ve sonuç olarak da pasif ve çaresiz kalırlar.

Öğrenme güçlüğü çeken öğrenciler aynı zamanda problemlerinin telafi etmeye çalışmazlar ve süreç içinde olumsuz öğrenme alışkanlıkları geliştirirler veya bir işle başa çıkamama korkuları nedeniyle bazı şeyleri yapmaktan kaçınırlar. Bu gibi durumları önlemek için mümkün olduğunca çabuk bir şekilde ilgili uzmana yönlendirilmelidir.

Peki nasıl bir yol izlenmeli?

Öğrenme güçlüğü çeken öğrencilerle çalışırken;

Okul öncesi yıllarda ve ilköğretim yıllarında sözlü talimatları mümkün olduğunca kısa tutmalı

Öğrencilerin anladıklarından emin olmak için talimatları sizden sonra tekrarlamalarını sağlamalı

Çok sayıda örnek vermeli ve ana noktalar birkaç kez tekrarlanmalı, özellikle öğrenilen konu yeniyse normalden daha fazla alıştırma yaptırmalı

Yaşça büyük öğrencilere kendini izleme stratejileri öğretilmeli (Öğrencinin “ Bu konuya yeterince dikkatimi veriyor muyum?” diye sormasını sağlanmalı.)

Öğrencilere not alma, yapılacaklar listesi hazırlama veya elektronik takvimler oluşturma gibi dışsal hafıza güçlendirme tekniklerinden yararlanma öğretilir.

Her seviyedeki yeni konu ve öğrencilerin hali hazırda sahip olduğu bilgiler arasında bağlantı kurmalı.

 

Kaynak: A. W. Hoy. Educational Psychology

 

 

 

 

ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ

 

Öğrenme güçlüğü yaşayan öğrencilerin hepsi benzer özellik göstermez. En belirgin özellikler bir veya daha fazla akademik alanda zorluk çekme, koordinasyon eksikliği, dikkat toplama ile ilgili problemler, hiperaktivite ve dürtüsellik, görsel ve işitsel bilgiyi düzenleme ve anlama ile ilgili sorunlar, hafıza, konuşma ve duyma bozuklukları ile arkadaş edinme ve arkadaşlığı sürdürme ile ilgili problemlerdir. Görüldüğü gibi, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gibi başka güçlükleri olan öğrenciler, birçok normal öğrenci ile aynı özellikleri taşımaktadır. Bu durumu daha karışık hale getirecek şeyde öğrenme güçlüğü olan tüm öğrencilerin bütün buı problemleri yaşamadığı gerçeğidir. Bir öğrenci okuma konusunda akranlarında 3 yıl geride bulunduğu halde matematik başarısı ile çok ileride olabilir. Veya başka bir öğrencinin birbirine çok zıt olabilecek güçlü yahut zayıf yanları varken diğer öğrencinin diğer tüm alanlardaki başarısını etkileyen organize teme problemi vardır.

 

Öğrenme güçlüğü olan çoğu öğrenci okuma konusunda sorun yaşar. Matematik (hem hesaplama hem problem çözme), öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin en fazla problem yaşadığı alanlardan ikincisidir. (İngilizce konuşan) öğrenciler sesleri harflerle ilişkilendirme sorunu yaşarken, matematiksel güçlük çeken öğrenciler sayıları (1,2,3 vb.) gerçek değerleriyle (28 Kaçtır?) ilişkilendirme konusunda sorun yaşamaktadır. Bu yüzden, küçük yaştaki öğrenciler matematiksel işlemleri öğrenmeden önce, rakamları temsil ettikleri miktarla eşleştirme konusunda fazladan alıştırmaya ihtiyaç duyabilir.

Öğrenme güçlüğü olan bazı öğrencilerin yazısının okumak neredeyse imkansızdır, konuşmaları da aksak ve dağınık olabilir. Bu öğrenciler akademik görevleri etkili bir biçimde yerine getirme konusundaki yeteneklere sahip değildirler. Bilgi üzerine nasıl yoğunlaşacaklarını, organize olmayı, öğrenme stratejilerini uygulamayı ve çalışma becerilerini, bir strateji işe yaramadığı zaman onu değiştirmeyi veya öğrenme süreçlerini değerlendirmeyi bilmezler. Nasıl öğreneceklerini bilmediklerinden pasif bir öğrenci olma eğilimi gösterirler. Bağımsız bir şekilde çalışmak onlar için çok sıkıcıdır ve bu yüzden de kendi kendine yapılacak ödevler hep yarım kalır.

 

Kaynak: A. W. Hoy. Educational Psychology

Koçlukta Etik Değerler

Etkili, farkındalık ve değişim yaratan koçluk taraflar arasında kurulan tam güvene dayanır. Koçluk sürecinde güvenin oluşmasında tarafların, özellikle koçların belli etik kurallara uyarak çalışmaları koçluk sürecinin olmazsa olmazıdır. Dünyada en geniş ve güçlü koçluk birliği ICF (International Coaching Federation ) Uluslar arası Koçluk Federasyonudur . ICF 80’den fazla ülkede 14,000’i aşan üyeye ve 42 ülkede 150 şubeye sahiptir.

Uluslararası Koçluk Federasyonu birliğe üye olan koçlardan belli etik kurallara uymalarını şart koşar . Federasyona üye olmanın ilk şartı aşağıdaki etik kurallara uymayı taahhüt etmektir.

Hem Uluslar arası Koçluk Federasyonu ve hem de Uluslar arası Koçluk Federasyonu – Türkiye’ye üye olarak aşağıdaki etik kurallara uymayı taahhüt ettim .

ICF ETİK KURALLARI

Bölüm Bİr : KOÇLUK TANIMI

Kısım1 : Tanımlar

  • Koçluk :Koçluk danışanların kişisel ve profesyonel potensiyellerini maksimize etmek amacıyla düşünce doğurucuc ve yaratıcı bir süreçte onlarla ortaklık yapmaktır .
  • Profesyonel bir koçluk ilişkisi :Koçluk tarafların sorumluluklarını belirten bir iş anlaşması vardır.
  • ICF Profesyonel Koçu :ICF Profesyonel Koçu ICF Profesyonel Temel Yetkinliklerini uygulamayı da kabul eder ve ICF Etik Kurallarına olan sorumluluğuna and içer.

Koçluk ilişkisindeki rolleri netleştirirken danışan ile sponsor arasındaki ayırımı da belirtmek gerekir.durumdaÇoğunlukla danışan ve sponsor aynı kişilerdir ve bu yüzden danışan olarak adlandırılır. Buna rağmen, tanımlama amacıyla ICF bu rolleri aşağıdaki gibi tanımlar:

  • Danışan :Koçluk hizmeti verilen kişidir.
  • Sponsor :Ödemeyi yapan ve/veya Koçluk hizmetinin verilmesini organize eden, yapan kurum ve onun temsilcileridir.

Tüm durumlarda, koçluk bağlantı sözleşmelerinde veya anlaşmalarında hem danışanın, hem sponsorun hakları, rolleri ve sorumlulukları, bunlar aynı kişi değilse açıkça belirlenmelidir.

Bölüm İki : ICF ETİK DAVRANIŞ STANDARTLARI

Giriş: ICF Profesyonel Koçları koçluk mesleğine olumlu şekilde yansıyacak tarzda kendilerine yön vermeye isteklidirler; değişik koçluk yaklaşımlarına karşı saygılıdırlar, ve geçerli kanunlarla ve kurallarla bağlıbağımlı olduklarını kabul ederler.

Kısım 1: Genel Anlamda Profesyonel Davranış

Bir koç olarak;

1 – Bilerek, bir koç olarak sunduklarım konusunda doğru olmayan veya yanıltıcı herhangi bir kamu açıklamasını yapmayacağım veya herhangi bir yazılı belgede koçluk mesleğine veya kendi yeterliliklerime veya ICF’e ilişkin asılsız iddialarda bulunmayacağım.

2 – Koçluk niteliklerimi, uzmanlığımı, deneyimlerimi, sertifikasyonlarımı ve ICF yeterliliklerimi tam olarak belirteceğim.

3 – Diğerlerinin çabalarını ve katkılarını tanıyıp, takdir edeceğim ve bunları kendimin olarak takdim etmeyeceğim. Bu kuralın ihlali etmenin beni üçüncü kişiler tarafından açılabilecek davalarla karşı karşıya getireceğini anlıyorum.

4 – Koçluk performansımı veya profesyonel koçluk ilişkilerimi bozan, onlarla çatışan veya onlara karışan kişisel konuları tanımaya gayret edeceğim. Gerçekler ve durumlar gerektirdiği takdirde derhal profesyonel destek isteyeceğim, ve koçluk ilişki(leri)mi bir süre askıya almanın veya tamamen sona erdirmenin uygun olup olmayacağını da içeren gerekli aksiyona karar vereceğim.

5 – Bütün koçluk eğitimlerimde, koç mentorluğumda ve koç gözetim etkinliklerinde ICF Etik Kurallarına uygun olarak davranacağım

6 – Araştırmalarımı yeterlilik, dürüstlük, ile ve genel kabul görmüş bilimsel standartlar ve konuya ilişkin geçerli yolgösterici klavuzlar içerisinde yapacak ve raporlayacağım. Araştırmalarım ilgili kişilerin gerekli onayı ve rızası ile ve katılımcıları olası zararlardan koruyacak bir yaklaşımla yürütülecektir. Bütün araştırma çabaları, araştırmanın yapıldığı ülkenin geçerli kanunları ile uyumlu olacaktırolacak tarzda gerçekleştirilecektir.

7 – Koçluk görevim süresince yaratılan tüm kayıtları gizlilik, güvenlik ve özellik ilkelerini destekleyecek ve geçerli yasalar ve anlaşmalarla uyumlu olacak şekilde koruyacağım, saklayacağım ve yok edeceğim.

8 – ICF üye iletişim bilgilerini (e-posta adresleri, telefon numaraları, vb.) ICF’ce yetkilendirilen tarzda ve kapsamda kullanacağım.

Kısım 2 : Çıkar Çatışmaları

Bir koç olarak;

9 – Çıkar çatışmalarından, potansiyel çıkar çatışmalardan kaçınmaya çalışacağım, ve bu tür çatışmaları açıkca ifşa edeceğim. Bu tür bir çatışma ortaya çıkarsada kendimi ayırmayı önereceğim.

10 – Danışanımın verdiği referanslar nedeni ile üçüncü kişilere ödemeyi veya üçüncü kişilerden almayı beklediğim bedeller konusunda danışanımı ve onun sponsorunu bilgilendireceğim.

11 – Hizmet, mal ve para dışı ödüllerle takası, sadece koçluk ilişkimi bozmadığı takdirde yapacağım.

12 – Koç-danışan ilişkisinden anlaşma veya sözleşmede kararlaştırılmış ödeme şekli dışında, bilerek hiçbir kişisel, profesyonel veya maddi avantaj veya çıkar sağlamayacağım.

Kısım 3 : Danışanlara karşı Profesyonel Davranış

Bir koç olarak;

13 – Danışanımın veya sponsorun koçluk sürecinden veya koç olarak benden alacakları konusunda bilerek yanıltıcı olmayacağım veya asılsız iddialarda bulunmayacağım.

14 – Muhtemel danışanlarıma ve sponsorlarına yanıltıcı ve asılsız olduğunu bildiğim veya olduğuna inandığım bilgiyi vermeyeceğim.

15 – Danışanlarım ve sponsor(lar)la açık, anlaşmalar veya sözleşmeler yapacağım. Profesyonel koçluk ilişkileri çerçevesinde yapılmış her anlaşmaya veya sözleşmeye uyacağım.

16 – Danışanıma ve sponsor(lar)a, ilk toplantıda veya öncesinde, koçluğun mahiyetini, gizliliğin mahiyeti ve sınırlarını, finansal anlaşmalar düzenlemeleri ve koçluk anlaşma veya sözleşmesinin diğer tüm koşullarını iyice açıklayacağım ve bunları anlamalarını sağlamaya gayret edeceğim

17 – Danışanlarım ve sponsorlarla olabilecek herhangi bir fiziki teması düzenleyecek net, uygun ve kültürel duyarlılığa sahip sınırları belirlemekle sorumlu olacağım.

18 – Mevcut danışanlarım ve sponsorların herhangi biri ile cinsi yakınlığa girmeyeceğim.

19 – Anlaşma veya sözleşme şartlarına uygun olmak kaydıyla, sürecin herhangi bir aşamasında danışanın koçluk ilişkisini sona erdirebilme hakkına saygı duyacağım. Danışanın koçluk ilişkimizden artık yarar sağlamadığının belirtileri için tetikte olacağım

20 – Başka bir koç veya başka bir kaynaktan daha iyi bir hizmet alacağına inanırsam, danışanı veya sponsoru bu değişimi yapması için yüreklendireceğim.

21 – Gerektiğinde veya uygun olduğunda danışanıma başka profesyonellerin hizmetini almaları konusunda tavsiyede bulunacağım.

Kısım 4 : Gizlilik / Özellik

Bir koç olarak;

22 – Tüm danışan- ve sponsor bilgileri ile ilgili en üst düzeyde gizlilik sağlayacağım. Yasalarla gerekli kılınmadıkça, diğer bir kişiye bu bilgileri vermeden açık bir anlaşma veya sözleşme yapacağım.

23 – Koç, danışan ve sponsor arasında koçluk bilgilerinin ne şekide değiş tokuş edileceği konusunda açık bir anlaşma yapacağım.

24 – Öğrenci koçların eğitimcisi konumundayken, öğrencileri gizlilik politikaları konusunda aydınlatacağım

25 – Danışanlarıma ve onların sponsorlarına verdiğim hizmetlerde yönettiğim ücretli veya gönüllü yardımcı koçların ve diğer kişilerin ICF Etik Kuralları Bölüm İki, Kısım 4: Gizlilik/Özellik standartları ve uygulanabildiği ölçüde tüm ICF Etik Kurallarına bağlı kalacaklarına dair açık anlaşmalar veya sözleşmeler yapacağım .

Bölüm Üç : ICF Etik Andı

ICF Profesyonel Koçu olarak, danışanlarıma ve sponsorlara, iş arkadaşlarıma ve genel anlamda topluma karşı etik ve yasal sorumluluklarımı biliyor ve bunlara uyacağımı kabul ediyorum. ICF Etik Kurallarına uyacağıma, koçluk hizmeti vereceğim kişilere bu standartları uygulayacağıma and içiyorum.

Eğer bu Etik Andı veya ICF Etik Kurallarının herhangi maddesini ihlal edersem, ICF’in tamamen kendi takdiri ile beni böyle yapmaktan dolayı sorumlu tutabileceğini kabul ediyorum. Dahası, herhangi bir ihlal durumunda ICF’e karşı sorumluluğumun, ICF üyeliğimin ve/veya ICF ünvanlarımın elimden alınması gibi yaptırımları da içerebileceğini kabul ediyorum.

* Etik ve Standartlar Komitesi tarafından 30 Ekim 2008’de kabul edilmiştir.

* ICF Yönetim Kurulu tarafından 18 Aralık 2008’de kabul edilmiştir.

Kaynak Uluslararası Koçluk Federasyonu – Türkiye

http://icfturkey.org/etik_kurallar.htm

 

BEDEN, RUH, AKIL ÜÇGENİNDE SPOR

 

                                     Ruhları besleyen ve zihni dinç tutan tek şey egzersizdir.”

                                                                                  Marcus Tullius Cicero

Çocuklarımızın gelişiminin her aşamasından sorumluyuz. Onların bilişsel, ruhsal ve fiziksel becerilerini geliştirmek için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışırız.  Her şeyin en iyisini kendisi için isteyen insanoğlu çocuk sahibi olduktan sonra en iyiyi çocuğu için ister. Bununla birlikte kendisi için yaşadığı endişeleri çocuğu için yaşamaya da başlar. Ailenin sahip olduğu sorumluluk bilinci ve beklentileri çocuğunu yetiştirirken endişelerini giderecek yollar aramasını teşvik eden en geçerli sebeptir. Bu sebeplerle yola çıkan ebeveynleri, çocuğunun gelişimi için her açıdan bir bütün olarak desteleyecek kavramın adı ise ‘Spor’ dur.

Bizler belli bir zamanda belli bir sosyal ve kültürel ortamda doğar ve sosyalleşme süreci içerisinde çevreye ve topluma uyum çabası gösteririz. Bu çaba önce aile sonra okul daha sonra meslek ortamı içinde devam eder. Doğduğumuz andan itibaren zihinsel gelişim ile fiziksel gelişim paralel bir süreçle gerçekleşir.  Bu süreçte fiziksel gelişim zihinsel gelişimi destekler ve erken dönemde ne kadar çok uyarıcı ile beyindeki nöronları aktive edersek, ilerleyen yaşlarda beyin canlılığını koruyarak, mevcut kapasitesini o ölçüde genişletebilir. İşte bu yüzden çocukluğundan itibaren sporun içinde olan bireyler, yeni şeyler öğrenmede ve vücutlarını etkili ve verimli kullanmada daha yetenekli olurlar. Bununla birlikte insanların başarılı olma ihtiyacı psiko-sosyal gelişim içerisinde kişinin kendine olan güvenini kazanması veya tazelemesi açısından önemlidir. İşte kişinin burada kendini başarılı kılabilmesinin en kolay yollarından biri yine spor sayesinde sağlanabilmektedir. Sporu, sadece fiziksel bir takım faaliyetler bütünü olarak düşünmemek, aynı zamanda ferdin sosyal, duygusal ve toplumsal bakımdan da gelişmesini sağlayan önemli bir sosyal olgu olduğunu unutmamak gerekir. Bu konuda yapılan araştırmalarda spor yapanların spor yapmayanlara göre daha canlı, dışa dönük, daha çalışkan, daha sabırlı, toplumsal ilişki kurmaya daha hazır, yeni bir duruma uyum sağlamada daha iyi, duygusal yönden daha dengeli oldukları bulunmuştur.

Kişilik ve spor arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmacılar, sporun bireyin kişiliğinin gelişmesinde ve sosyalleşme sürecinde önemli bir rol aldığını ortaya çıkarmışlardır. Ayrıca yapılan birçok çalışmanın sonucunda, sporun sadece kişilik gelişiminde değil, benlik saygısı gelişiminde ve bireyin ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyen kaygı, depresyon gibi olumsuz etkenler üzerinde de olumlu etkilerinin olduğu belirlenmiştir. Yine yapılan bir çalışmanın sonunda, sportif faaliyetlere katılmanın bedene olan ilgiyi artırdığını, ergenin psikolojik ve toplumsal gelişimini olumlu yönde etkilediğini ve beden imajından doyum sağladığını saptamıştır. Bedenden sağlanan doyum düzeyi ile ergenin kendine güveni ve kişilerarası ilişkiler arasında bağıntı vardır. Spor yapmak, bedensel etkinlikte bulunmak, bedeni eğitmek, değişen bedeni kabul etmedeki zorlukları gidererek kişinin değişen bedenine uyum sağlamasını kolaylaştırır. Bedensel iyi oluş kişinin öznel iyi oluşunun temeli, yaşam doyumuna ulaşmasının anahtarı; öznel iyi oluş ise mutluluğunun tanımıdır.

Günümüzde insanların fiziksel, duygusal, bilişsel ve toplumsal bakımdan gelişiminde, grup çalışmasının kolaylaştırılmasında, karşılıklı dayanışmanın sağlanması ve toplum üyeliğinin kazandırılmasında spor olgusunun etkisi olduğu gerçektir. Sporun, özellikle genç nesillerin yapıcı, nitelikli, yaratıcı, milli birlik ve beraberlik duygusu ve davranışı yüksek bir biçimde yetiştirilmeleriyle ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmaya önemli katkıda bulunacağı aşikardır. En büyük katma değeri ise mutlu gençlerle beslediği geleceğimizde olacaktır.

                                        KİŞİSEL ZEKAMIN FARKINDAYIM

BÖLÜM I 

Kişisel zekanız. Bu zeka, kendini bilmekle, kendini gerçekleştirmekle, kendini anlamakla ilgilidir; daha açık bir deyişle, insanın kendisinin dürüst, zihinsel bir modeline veya haritasına sahip olmasına ve bu bilgi temelinden yararlanarak kendisini öğrenebilmesine ilişkindir. Gerçekten yüksek bir Kişisel Zeka düzeyine sahip bulunduğunuz zaman, başkalarının “işte kendisiyle barışık bir insan” diyecekleri türden bir kişi olursunuz; böylece hemen hemen tüm kişisel sıkıntıların üstesinden gelebilirsiniz.

Kişisel zekanızın yüksekliğini gösteren belirtiler şu olguları içerir. Nereye gitmekte olduğunuzu bilirsiniz; başkalarıyla birlikte olmaktan hoşlandığınız kadar kendinizle baş başa olmaktan da hoşlanırsınız; genelde yaşamınızı iyi yönetmektesinizdir. Kişisel zeka aynı zamanda Sosyal ve Tinsel zekalarınızın gelişiminin temel taşıdır. Kişisel zekanızı geliştirirseniz bir yandan yaratıcı zekanızı çalıştırıp geliştirirken bir yandan da sosyal zekanızı geliştireceğinizi bilmelisiniz. Peki tüm bu yazılanlara bakarak kişisel zekamızı geliştirmek istesek ne öğrenmeliyiz?

Beynimizin çalışma prensibini bilmek öğrenme yaşantısını doğrudan etkileyen bir sonuca ulaştırır. Bu aşamada, beynimizin yapısı ve sahip olduğu özellikleri içinde bilmemiz gereken en önemli parçaları sağ ve sol loblarımız ile bunların işleyişi ve aralarındaki ilişkidir. Her iki lobun fonksiyonları ve etkilediği zihinsel alanlar farklı olup aralarındaki koordinasyonun kuvveti bizi her açıdan ileri taşır. Sol lob vücudumuzun sağ tarafını, sağ lob ise vücudumuzun sol tarafını kontrol eder. Hayatımızda her iki tarafını da kullanıldığımızı bildiğimiz beynimiz üzerinde yapılan araştırmalar; beynin sadece bir tarafının baskın olarak değil her iki lobun beraber kullanılması durumunda öğrenmenin daha kolaylaştığını ortaya koyar.

Sol beynimiz doğrusaldır, listeleyerek, mantıksal bir perspektiften bakarak bakarak çalışır. Düzenleme, sınıflama ve sıralama yapar aynı zamanda konuşurken kullandığımız kelimelerin anlamları ile ilgilenir. Matematiksel basit işlem becerimizin yaratıldığı alandır. Analitiktir, analiz eder. Konuşma ve yazma becerilerimizi planlar. Her şeyin nedenini bilmek ve işleri sonuçlandırmak ister. İyi bir zaman anlayışı vardır ayrıca monotondur.

Sağ beynimiz en renkli kısmımızdır. Bu kısım, sözsüz şekilde (görüntüler kullanarak) çalışır ve duygular, renkler, ritim, algısal ve sezgisel bilgilerle ilgilenmek konusunda üstündür. Mekansal farkındalık, ayrıntılardan çok bütünle ilgilenmek (Gestalt Düşünme) onun işidir. Yüzleri, eşyaları, yerleri tanır. Hayal gücünü kullanır. Müzik ve sanat konusunda uzmandır. Boyutlandırır. Doğrusal ve sıralı olmayan bir şekilde bilgileri hızlıca işler. Duyguları ve ses tonunu kullanmakta başarılıdır.

Yapılan araştırmalar herkesin yukarıdaki zihinsel yetiler dizisine sahip olduğunu ortaya koymuştur. Ne yazık ki yanlış eğitim ve yanlış bilgilendirmeler yüzünden çoğumuz bu alanlardan yalnız birkaçında doğuştan beceri sahibi olduğumuzu düşünme eğilimindeyiz.                                       

BÖLÜM II

Öğrencilerimiz matematik dersinde gösterdikleri performansların istenildiği veya beklenildiği şekilde olmaması durumunda yaptıkları açıklamalara bakıldığında; “Ben sözelciyim”, “Benim matematik zekam yok”, “Benim sözelim iyi, matematiğim kötü” gibi kalıplar olduğunu görürüz. Aslında kendini sözel alanda iyi gören öğrencinin iyi olduğu gerçek zihinsel alan sol beynin (yani matematiksel ve analitiksel) etkili olduğu alandır. Öğrencilerimizin konuşabilmeyi, yazabilmeyi, okuyabilmeyi, düşünebilmeyi matematiksel alan ile ilişkilendirmekte zorluk çekmelerinin altında yatan temel sebep, öğrencilerin bu konu hakkında eğitim hayatları başladığı andan itibaren bilgilendirilmemesinden kaynaklanmaktadır. Oysa ki sözeli iyi olan bir kişinin matematiğinin de iyi olması kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu sonuç hakkında sistemsel ve kişisel birçok şey söylenebilir ki o başka bir konunun yazısıdır. Benim asıl ulaşmak istediğim şey, bu gerçeği bilerek farkındalığınızı arttırmak ve bu bilinçle yola çıkarak neler yapabileceğimiz konusuna odaklanmaktır.

 

Peki son cümleden yola çıkarak; Beyninizin sağ ve sol yanlarını sınamak ister misiniz? Bu iki alan üzerinde çalışarak hem kapasitelerini hem de aralarındaki ilişkileri arttırarak kendinizi geliştirmek ister misiniz?

     BÖLÜM III

Peki merak edenler varsa işte ilk olarak yapmanız gerekenler:

Beyninizin sol yanını sınamak için kendinize şunu sorun: “Bir dili konuşabiliyor ve anlayabiliyor muyum?”

Konuşabiliyor ve anlayabiliyorsunuz, değil mi? Öyleyse iyi haber, beyninizin sol yanı en modern bilgisayardan daha karmaşık bir tarzda çalışmaktadır. Bu dili öğrenmek için beynin sağ yanında temel matematik yeteneğini; mantık, analiz, dizeleme becerilerini de kullanmış olmanız gerekir.

Beyninizin sağ yanını sınamak isterseniz kendinize şu soruyu sorun: “Nerede bulunduğum sırada şu yaratıcı, sorun çözücü, hayali fikirler şimşek çakar gibi kafamda beliriyor?”

Birçoğumuz araba sürerken, yürüyüş yaparken, deniz kenarında otururken, duş alırken, uyumaya çalışırken bu tür fikirleri tasarladığımızı fark edecektir. Bu tür gerginlikten ve telaştan  uzak durumlarda insan rahat ve genellikle kendi başınadır. Bu gibi fikirleri tasarladığınız sırada çalışmakta olan taraf, beyninizin sağ yanıdır. Gerçekten böyle durumlarda beyninizin sağ tarafı işlevini en iyi biçimde yerine getirir; sol beyin ise o sırda dinlenmektedir.

Dinlenme konusuna gelmişken; beynin sağ ve sol yanları üzerinde yaptığı çalışmalarla bilinen ve bu çalışmalarıyla Nobel ödülü alan Amerikalı psikolog Roger Sperry ayrıca, beyninizin sol yanı etkin durumda iken sağ yanının gevşemiş, yarı-meditatif alfa-dalgası evresine geçtiğini, durum tersine çevrilip de beyninizin sağ yanı etkinleştiğinde beyninizin sol yanının aynı gevşemiş, yarı-meditatif alfa-dalgası evresine girdiğini keşfetti.

Bu aşamada aşağıdaki basit antremanları yapmanız zayıf olan alanı geliştirmek adına faydalı olacaktır.

SOL LOB ANTREMANLARI

  • İzlediğiniz bir film için kritik yazısı yazın.
  • Matematik problemleri çözün. Kuralları olan zeka ve strateji oyunları oynayın.
  • Harcamalarınızın listesini yapın. Bulmaca (Sudoku) çözün.
  • Dolabınızı veya odanızı düzenleyin.
  • Okuduğunuz bir kitabın giriş ve sonuç bölümünü tekrar yazın. Yeni bir dil öğrenin.
  • Dinlediğiniz bir konuşmanın sizi neden etkilediğini düşünün.

SAĞ LOB ANTREMANLARI

  • Her gün belli bir müzik dinleyin.
  • Doğada yürüyüşler yapın. Çocuklarla vakit geçirin.
  • Kendinizi gelecekte hayal edin. Kurgu yapın. Kompozisyon yazın.
  • İki nesne arasında bağlantı kurmaya çalışın. Resim çizin.
  • Her gün kullandığınız yoldan farklı bir deneyin. Dikkat edin kaybolmayın.
  • Enstrüman çalın. Şarkı söyleyin.
  • Renkli ve sesli zeka oyunları oynayın.                             

 BÖLÜM IV

ŞİMDİ SIRA KİŞİSEL ZEKA’MIN GELİŞTİRİLMESİ İÇİN BEYİN CİMNASTİĞİNDE

  • İçinden Konuşmak

Kafanızın içinde sürekli olarak kendi kendinize yaptığınız küçük konuşmaları gözlemleyin ve şu soruları yanıtlarını arayarak bunları denetleyin:

Olumlu mu yoksa olumsuzlar mı?

Yaşamınızın genel niteliğine, sağlığına, mutluluğuna katkı sağlıyorlar mı, yoksa yaşamınızdan bir şeyler mi eksiltiyorlar?

Sizi cesaretlendiriyorlar mı, yoksa özgüveninizi zayıflatıyor ve cesaretinizi mi kırıyorlar?

Bunlarda uygun ayarlamaları yapın. Kendiniz için güçlü bir beyin oluşturma takımı tasarlamaya başlayın.

  • Kendinize En İyi Arkadaşınız Gibi Davranın

 En iyi arkadaşınız kendiniz olmalısınız. Kendinize ve kendinizle baş başa kalmaya zaman ayırın. Başka herhangi bir ilişki siz kendinizle gerçekten mutlu iseniz gerektiği gibi geliştirilebilir.

Şimdi, mutlu olmanızın doğal olarak sürekli gelişmek istemeyi de içerdiğinin farkında olun. Ömrünüz boyunca öğrenmeye ve gelişmeye devam etmek beyninizin doğal isteğidir.

Kendinize, sizin için özellikle değerli olan bir kimseye davranacağınız kadarşefkat ve sevgiyle davranmayı öğrenin. Bunu yapmak için öteki zeka alanlarınızın hepsini, özellikle de duygusal zekanızı kullanabilirsiniz. Kendinize özen göstermenin çok çeşitli yolları vardır: örneğin, özel bir restorana gidebilirsiniz, beğendiğiniz bir kıyafeti alabilirsiniz, çoktandır okumak istediğiniz bir kitabı okumak için kendinize özel bir alan bir yaratabilirisiniz.

Kendinize özen gösterme etkinliklerini gösteren bir mini zihin haritası hazırlayıp buna uygun davranabilirsiniz.

                     

BÖLÜM V

  • Öteki Çoklu Zekalarınızı Geliştirmeye Devam Edin

Zeka alanlarınızda her biri kendinizle olan ilişkinizi geliştirmenize yardımcı olacak ve sizin kendine daha çok güvenen ve huzurlu biri olmanızı sağlayacaktır. Kendinizi geliştirmeye yarayacak fikirler şunlar olabilir:

 

  • Entrüman çalmak. Satranç ve benzeri oyunlar için gerekli olacak becerileri geliştirmek.
  • Kitap okumak
  • Sorulara yanıt aramak
  • Bilgi edinmek
  • Olguları ve verileri kaydetmek, anımsamak
  • Film ve tiyatro oyunları izlemek
  • Fikirler geliştirmek
  • Anlatacak fıkralar öğrenmek, bunları anlatmaya yarayacak becerileri kazanmak
  • Dil öğrenmek
  • Müzik dinlemek, dinlenen müzik hakkında bilgi edinmek ve müzikten iyi anlamak
  • Mantıksal tartışma ve münazara becerileri kazanmak
  • Sosyal ve duygusal becerileri güçlendirmek

 

 

Kendinizi geliştirmeyi basamaklara ayırın ve aşırı heveslenerek acele etme eğiliminden kaçının. Bir gün içinde Leonarda da Vinci olmaya kalkışmayın. Kendinizi geliştirmek içimn makul sayıda hedefler belirleyin ve ancak başlangıç becerilerinizi edindikten ve başlangıç hedeflerinizi geliştirdikten sonra bu başlangıç becerilerinin üstüne yenilerini ekleyin                             

BÖLÜM V

  • Bekleyin

Tartışmalara yol açabilecek duygusal durumlarda seçenekleriniz ve gösterebileceğiniz tepkiler üzerinde durup düşünmek için kendinize kısa bir süre zaman tanıyın. Tepenizin atmasının gerekli ya da yerinde olup olmadığın da düşünün.

  • Düzenli Dinlenme Araları Verin

Bunlar beyninizin “vites değiştirmesine” ve her günkü normal koşuşmalar arasında anlık dinlenme durumları ve zihinsel molalar bulmasına olanak tanır. Bu gibi zamanlarda, beyniniz bütünleştirme ve gözden geçirme fırsatına sahip olur, bu da kendinizi, günlük kasırganın ortasında ki bir “göz” imişsiniz gibi sakin hissetmenizi sağlar.

  • Duygularınızı Dışa Vurun

 Şefkat, sevgi ve takdir duygularınızı çevrenizde bulunanlara sürekli ifade edin. Bunu yapmak için kaç değişik yol olduğunu keşfetmek için Yaratıcı Zeka’nızı kullanın. Örneğin, uygun düşen durumlarda insanlara teşekkür edin, onlara sık sık sevdiğinizi söyleyin, “düşünmek” yerine “hissetmek” gibi duygusal eylem sözcükleri kullanın, yeri geldiğinde ağlayın, özellikle mutlu iken duygularınızı hem sözcüklerle hem de beden dilinizle dışa vurun.

  • Kendinize Karşı Dürüst Olun

Bu bazen, hele başlangıç evrelerinde, acı verebilir; Beyniniz gerçeği arayan bir mekanizmadır, uzun erimde, özellikle kendi hakkınızda doğru söylediğinizde, sizi ödüllendirecektir. Doğruyu söylemek belleğinizde önemli ölçüde daha az stres ve gerginlik doğurur.

                              

BÖLÜM VII 

  • Meditasyon, Kendi Kendine Telkin ve Kendi Kendini Hipnotize Etme Sanatlarını İnceleyin

Dünyanın belli başlı toplumlarının çoğu binlerce yıl boyunca bu sanatları geliştiregelmiştir. Hepsi aynı temanın çeşitlemeleridir. Bu tema, düzenli olarak derinliğine gevşeme ve düşünceye dalma anları yoluyla özbilgi ve iç barışın geliştirilmesidir.

Beş dakika sakin sakin oturup kafanızdan kesintisiz geçen düşünceleri, kaygıları ve “gürültüyü” zihninizden boşaltmanız yeterlidir. Bunun yerine burun deliklerinizden birinden soluk alıp ötekinden soluk vererek “alternatif soluma” egzersizleri de yapabilirsiniz. Bu soluma yöntemi yavaş yavaş ve derin derin soluma üzerinde yoğunlaşmanızı sağlar; bu, yalnızca sizi gevşetmekle kalmaz, beyninize daha çok oksijen ulaşmasını sağlar. Hiçbir sistem için “iyisi budur” denemez.

Belirli bir anda isteklerinize ve ihtiyaçlarınıza en uygun düşeni seçin.

  • Mutluluk Verici Anları Derleyin

Günü yaşarken size “mutluluk veren anları” toplayın: Tam istediğiniz sıcaklıkta bir fincan çay veya kahve, kuşların ötüşmesi; hiç beklemediğiniz bir arkadaşınızın çıkıp gelmesi ve daha mutlu eden nice şeyler.

Yaşadığınız böyle anların zihinsel fotoğraflarını çekin ve ileride tazelenmesi ve sürekli mutluluğun kaynağı olması için belleğinizde saklayın.

  • Sessizlik 

Beyninizin kesintisiz etkinliğine ara vermek için ona günde 10 dakika sessizlik sağlamaya söz verin. Büyük dâhilerin birçoğu böyle yapardı. Doktorlar; bu mini dinlenme aralarının, sağlığı iyileştirmenin ve stresi azaltmanın en iyi yollarından biri olduğunu ve bunların özellikle ağır çalışma koşullarını, aile yaşamını ve sosyal sorumlulukları bir arada yürütmeye çabalayan insanların hepsine yaradığını söylüyorlar. Zihin haritaları bu molalarda kullanılacak harika araçlardır. Bu sessizlik

 

 Kaynak:

Aklın Gücü, Tony Buzan

Hafıza teknikleri, Oğuz Saygın&Sayra Kaya

Beyninizin Pusulası, Aykut Açkalmaz&Gökhan Telkenar

Zihin Haritaları, Tony BUzan

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ERTELEME( DEN) BAŞLA(MAK)

      Hiçbir zaman kaybetmem. Ya kazanırım, ya da öğrenirim.

                                                                                          Nelson Mandela

 

Zaman. En büyük belirleyici olarak hayatlarımızın merkezinde. Dün, bugün ve yarın arasına sıkışmış kalmış bir şekilde yaşarken zamanı hatırlamak için bile zamana ihtiyacımız var.

“Anı yaşa!”, “Akışta ol!”, ”Şimdi ve burada”, vb. mottoları içinde bir şeyleri kaçırmadan, atlamadan yaşamanın telaşı içinde olanlar ve yaşayanlar için değil sözüm. Sözlerim; dünde kalanlar, gelecekte yaşayanlar, tam olarak an mottosu içinde kalsa da yine de yetişemeyenler, farkında olmayanlar, geç kalanlar, önden gidenler, telaşlılar, aşırı sakinler, plansızlar, erteleyenler için….

Okulda yaptığım koçluk çalışmalarına katılan bir öğrencimle yaptığımız ilk seansta tam da bu konu çıkmıştı karşımıza. ZAMAN… Yapılan yaşam çarkı alanlarını yorumlarken vardığı sonuç onu da şaşırtmıştı. Yaptığı yorumlardan ulaştığı sonuçlar, bunların farkındalığı hem görmeye hem de yaşamaya değerdi. Odaklanamadığından ve unutkanlığından yola çıkarken, zaman ile olan bağına ve algısına ulaşması, hayatını zorlaştıran durumun zamanı algısından kaynaklandığını fark etmesi uzun sessizliklere dönüşmüştü. Gelecekte yaşamak, sürekli gelecekte neler olacağını düşünmek, bu düşüncelerin oluşturduğu kaygı ortamı onu planlama yapmaktan,  şimdiden, an dan  uzaklaştırmış, odaklanma, unutkanlık ve erteleme davranışı olarak kendini göstermişti. Farkındalığı ile yaptığı aksiyon planına, paylaşılan teknikleri ekleyerek bağlı kalan ve yol alan öğrencimde, yaşadığı değişimin etkisi memnuniyet verici oldu.

Zaman deyip geçmeyelim lütfen. Zaman algısının nereden geldiği konusunda hala araştırmalar yapılmakta. Birçoğuna göre kalıtımsal bir özellik. Diğer bir gruba göre aileden ve eğitimden geliyor. Amerikalı yazar Robert V. Levin’e göre zaman algısının bir de kültürel boyutu var. Levin 1997 yılında yayımladığı Zamanın Coğrafyası isimli kitabı için ekibi ile birlikte 30 ülke gezmiş. Araştırmanın sonuçlarına göre İsviçre, İrlanda, Almanya ve Japonya zamanın en hızlı aktığı ülkeler olarak ön plana çıkmışlar. Sürekli bir yere yetişmeye çalışan, zamanı verimli olarak kullanmaya çalışan kültürler bunlar. Zimbardo’ya göre gelecek odaklı insan semptomları gösteriyorlar. Öte yandan Meksika, Endonezya, Brezilya ve El Salvador, zamanın en yavaş aktığı ülkeler olmuş. Bu ülkelerde yaşayanların zaman kavramları oldukça esnekmiş. İnsanlar zamana değil, zaman insanlara uyuyormuş. Zimbardo’ya göre bu, günümüz odaklı insanların sergileyeceği bir davranış.*

Zaman algısının kişinin yaşamındaki öneminden bahsetmek kadar kişinin, zamanın, hayatındaki yerini anlamasını sağlamakta bir o kadar anlamlı. Stanford Üniversitesinde yine Prof. Zimbardo’ nun, zaman algısına olan ilgisi sonucunda yaptığı meşhur Stanford Hapishane deneyi de bu anlamda oldukça dikkat çekici. Zimbardo ve ekibi bir grup üniversite öğrencisine ilginç bir teklifte bulunmuş: “iki hafta boyunca kampüste yarattığımız sahte hapishaneye girip mahkummuş gibi davranın!”. Ekip başka bir grup öğrenciden, arkadaşlarının yattığı hapishanenin gardiyanları olmalarını istemiş. Beklenmedik bir şekilde, gardiyan rolündeki öğrenciler mahkumlara kötü davranmaya, mahkum rolündekiler ise, gardiyanların karşısında pasifleşmeye başlamış. Öğrencilerin rollerini bu kadar benimsemesi araştırmacıları şaşırtmış, yaşananlar nedeniyle altıncı günün sonunda deneyi bitirmek zorunda kalmışlar. Bu deney üzerine Zimbardo düşünmeye başlamış: Hepsi rasgele seçilmiş, başarılı birer üniversite öğrencisi olan bu gönüllüler nasıl olur da dünyadan bu kadar kopabilirler? Deney bittikten sonra hayatlarına geri döneceklerini ve aynı sınıfta okumaya devam edeceklerini unutmuş olabilirler mi? Acaba deney sırasında öğrencilerin geçmiş ve gelecek algıları uçmuş olabilir mi? *

Zimbardo’ ya göre insanlar zamanı algılayışlarına göre altı kategoriden birine düşüyorlar. Her insanda her kategori biraz var ama birisi daha baskın. Temelde üç zaman odağı var. Geçmiş zaman odaklılar, şimdiki zaman odaklılar ve gelecek zaman odaklılar. İki grup geçmişte, iki grup gelecekte ve iki grupta şimdi de yaşıyor.* Acaba “Siz vaktinizi hangi zaman diliminde geçiriyorsunuz?”.

Ne yaşadığımız kadar bunu nasıl yaşadığımızın temelidir zaman. Balıkların suda yüzdüklerini algılamaması gibi, insanlar da çoğu kez içinde yaşadıkları zamanı unuturlar. Çoğunlukla geçmiş, gelecek ya da şimdi zaman merkezlerinden birine saplanıp kalırlar.

Dilerim ki; geçmiş, keşkelerinizin, gelecek, gerçekleşmeyecek hayallerinizin mimarı olmadan, geçmiş, şimdi ve gelecek arasında dengede kalmanın yollarını öğrenerek hayatınızı kolaylaştırmak, yaşamanın tadına varmak için Erteleme!(den) Başla!(mak),  kişisel yolculuğunuzun pusulası olsun.

Sevgilerimle….

 

*(Mümin Sekban, Başarı Bilimi, Alfa, İstanbul, 2016,144-145-158-159).

ZİHİN HARİTALARI İLE PERFORMANSINI ARTTIRMAK ve MATEMATİĞİ SEVMEK İSTER MİSİN?

TONY BUZAN İLE ZİHİN HARİTALARININ GÜCÜ

 

Tony Buzan öğrencilik hayatı boyunca bir türlü yanıt bulamadığı birçok soru karşısında kafasının karışıklığından bahsederken şaşkınlığını dile getirir. Tüm bunları yaşarken aynı zamanda öğretmenlerinin; zekasından, yoğunlaşma yeteneğinden, enerjiden yoksun olduğunu dile getiren yorumlarının onun öğrenme hevesini nasıl kırdığını paylaşır. Sorduğu sorular ve öğretmenlerinin hakkındaki düşüncelerinden sonra zamanla sorularını üçe indirir.

  1. Kimin zeki olduğuna kim karar veriyor?
  2. Zekanın ne olduğunu tanımlayan yetkili kimdir?
  3. IQ yükseltilebilir mi?

Bu soruların yanıtlarını bulmaya çalışmak Tony Buzan için yaşam uğraşı olmuş ve ömrünün otuz yılını beyin ve zeka süreçleri üzerinde araştırma yaparak, “Zihin Haritaları” kavramını icat etmeye uğraşarak harcamasına yol açmıştı.

Şimdi, doğuştan sahip olduğunuz zekaların yeniden keşfinin tadını çıkarmaya başlayarak Zihin Haritalarını keşfedin.

ZİHİN HARİTASI NEDİR?

Beyni anlamak, 21. Yüzyılda her şeyden daha önemlidir. Artık hayat kalitemiz yükseldi. Daha uzun ve sağlıklı yaşamak imkansız değil bununla birlikte beynimizi sağlıklı tutamazsak uzun ve sağlıklı yaşayamayacağımız gerçeğini göz ardı ediyoruz. Sağlıklı beyin, potansiyele ulaşmak için aktif tutulan, belleğin kullanıldığı, etkili ve yaratıcı düşünmenin gerçekleştiği beyindir.

Zihin Haritası, Yayılan Düşünme’nin garfik gösterimidir. Yayılan Düşünme , beynin düşündüğü ve fikir ürettiği bir süreçtir. Yayılan Düşünme2nin bir gösterim şekli olan Zihin Haritası, içeride neler olduğunu yansıtan bir aynadır. Aslında zihin Haritası, Yayılan Düşünme’ye benzer ve onu tekrar eder, beynin doğal işlevlerini arttırarak daha güçlü kılar.

Zihin Haritası özellikle hafıza, yaratıcılık, öğrenme ve her türlü beyin işlevine uygun, görsel, grafik bir bütüncül düşünme aracıdır.

  1. Hedef konu, merkeze çizilen resim ile ifade edilir. Örneğin bir kitap planını haritalamayı düşünüyorsanız, kitabın resmini haritanızın merkezine koymalısınız.
  2. Merkezdeki resimden etrafa dallar yayılır. Öncelikle ana temalar dallandırılır, alt konular da bu dallardan yayılır.
  3. Her bir dalda, anahtar kelime veya resim kullanılır.

Zihin Haritanızı yaparken yaratıcılığınızı kullanarak, onu resimlerle, renklerle zenginleştirebilir, üç boyutlu bir hale getirebilirsiniz. Alt dalları kodlayabilir, onu size ait, özgün bir hale getirmek için her türlü şifrelemeyi kullanabilirisiniz. Zihin Haritanızı görsel olarak zengin bir hale getirdiğinizde, etkisini arttırmış olursunuz çünkü beynimiz renkelere ve resimlere daha iyi tepki verir. Zihin Haritanızı yaparken ne kadar yaratıcı olursanız ondan aldığınız verim o kadar artar.

Zihin Haritasının etkisi onun dinamik yapısına bağlıdır. Bir Zihin Haritası, merkezden yayılan dallarla, resimlerle, kelimelerle ve renklerle doğal bir yapı görünümündedir. Aynı zamanda beyin hücrelerimizin bağlantıları ve sinapslar da Zihin Haritaları’na benzemektedir.

Zihin Haritası, zamana dayalı değil çağrışıma dayalı; her yöne ulaşır ve düşünceyi tüm açılardan yakalar.

Beyninizi kullanma ihtiyacı duyduğunuzda, düşünme kapasitenizi ve hafızanızın gücünü arttırmak için Zihin Harita’sını kullanabilirsiniz.

Fikir oluşturma, bilgileri kaydetme ve işleme, bir proje yürütme en çok başvurulan zihinsel faaliyetlerdir. Zihin Haritası bu ve bunun gibi zihinsel güç gerektiren her türlü faaliyete uygundur.

 

ZİHİN HARİTALARI BAŞARILI ÖĞRENCİNİN GİZLİ FORMÜLÜDÜR.

Zihin Haritaları ile çok uzun ders notları tek bir sayfaya not alınır.
Zihin Haritaları ile çalışmada, sağ lob aktif rol oynadığından bilgiler uzun süre hafızada kalır.

Zihin Haritaları ile ders çalışmak çok daha rahat hatırlamanızı sağlar. Akılda tutmak istediğiniz bilgiyi kolayca hatırlarsınız.

Yaptığınız çalışmanın bütününü tek bir sayfada göreceğiniz için yeni fikirlere daha açık olursunuz bu da yaratıcılığınıza yaratıcılık katar.

Daha hızlı hatırlayacağınız için zaman kazanmış olursunuz. Daha düzenli çalışmanızı sağladığı için başarınız yükselir.

 

 

Tony Buzan Lisanslı Eğitmen olarak Zihin Haritaları Eğitimini ve Zihin Haritaları yardımıyla Hızlı Okuma Eğitimlerini veriyorum.

ZİHİN HARİTALARI EĞİTİM PROGRAMI İÇERİĞİ

  • Beyin nasıl çalışır?
  • Nasıl düşünüyoruz?
  • Kelimelerin nasıl kullanıyoruz?
  • Resimler ve kelimeler arasındaki ilişki ve önemi
  • Hafıza Teknikleri
  • Yaratıcı Düşünce nedir?
  • Zihin Haritası Tekniği
  • Uygulamalar
  • Zihin Haritası programı ve kullanımı

EĞİTİMLER BİREYSEL VE GRUP OLARAK ATÖLYE ÇALIŞMASI ŞEKLİNDE PLANLANIR.

AMAÇ, ÖĞRENİLMESİ GEREKEN BİR KONUNUN KOLAY, HIZLI, TAM OLARAK ÖĞRENİLMESİ VE UZUN SÜRE HAFIZADA KALMASINI GERÇEKLEŞTİRMEKTİR.

HIZLI OKUMA, ZİHİN HARİTALARI İYİCE KAVRANDIKTAN SONRA UYGULANIR.

BİREYSEL ÇALIŞMALAR

HAFTADA 1 GÜN DÖRT HAFTA

GRUP İÇİN ATÖLYE ÇALIŞMASI

BİR TAM GÜN OLARAK PLANLANIR. İSTEYEN ÖĞRENCİLERLE BİREYSEL ÇALIŞMALAR PLANLANARAK DEVAM EDER.

 

Nazlı AKYILDIZ

0 505 4009436